EDİTÖRLER
PROF. DR. HASAN ONAT
PROF. DR. SÖNMEZ KUTLU
ANKARA 2012
Editörler
Prof. Dr. Hasan ONAT
Prof. Dr. Sönmez KUTLU
Yazarlar
Prof. Dr. Hasan ONAT
Prof. Dr. Sönmez KUTLU
Prof. Dr. Mazlum UYAR
Prof. Dr. Osman AYDINLI
Prof. Dr. M ehmet Zeki İŞCAN
Doç. Dr. Sıddık KORKMAZ
Doç. Dr. Metin BOZAN
Yrd. Doç. Muzaffer TAN
Yrd. Doç. Dr. Yusuf GÖKALP
Yrd. Doç. Dr. Ahmet BAĞLIOĞLU
Yrd. Doç. Dr. Orhan ATEŞ
Dr. Mehmet KALACI
İSLAM
MEZHEPLERİ TARİHİ’NE GİRİŞ
1. İslam
Mezhepleri Tarihi: Tanım, Amaç ve Kısa Tarihçe
2.
İslam Mezhepleri Tarihi’nin Yöntemi
2.1.
Veri Toplama, Tasnif Etme ve Üzerinde Çalışma Aşaması
2.2.
Bilgi ve Belgelerin Fikir, Olay, Zaman ve Mekan ile irtibatının Kurulması
Aşaması
2.3.
Bilgi, Belge ve Verilerin Etkin Kullanılması, Yeniden İnşa ve Değerlendirme
Aşaması
3.
Din-Mezhep İlişkisi ve İslam Ortak Paydası
4. İslam
Mezhepleri Tarihinin Temel Kavramları
4.1. Fırka,
Fırkay-ı Nâciye ve Mezhep
4.4. Ehl-i
Sünnet ve’l-Cemâ’at ve Ehl-i Furkat
4.5. Ehl-İ
Bid’at/Ashâbu’l-Bid’a ve Ehlu’l-Ehvâ/Ashâbu’l-Ehvâ
4.6. Hakk/
Ehl-i Hakk-Batıl/ Ehl-i Batıl
5. Mezhepler
Tarihinin Kaynakları ve Temel Özellikleri
6. Mezheplerin
Doğuş Sebepleri
6. 2. Sosyal Değişme ve Siyaset
1.1. Hâricîliğin
Ortaya Çıkışını Hazırlayan Sebepler
1.2. Hâricîlerin
Temel Görüşleri
1.3. Hâricî
Zihniyetin Bazı Belirgin Özellikleri
1.4. Hâricîler’in Kur'ân'a Bakışı
2. Hâricîlerin
Fırkalara Ayrılışı
3.2. İbâziyyenin
ortaya Çıkışı
4.2. İbâzîye’nin
Siyasi Görüşleri
5. Günümüzde
İbâziyye’nin Durumu
1. İsimlendirme:
Mürcie İsmi Ve İrcâ’ Kavramı
2. Mürcie’nin
Doğuşu Ve Teşekkülü
2.1.
Mürcie'nin Doğuşunu Hazırlayan Sebepler
2.1.3
Sosyo-Politik ve Ekonomik Durum
2.2.
Mürcie'nin İlk Nüveleri: Tarafsızlar Grubu
2.3.
Mürcie'nin Teşekkülü: 60-75/679-694
3.1. Emeviler
Döneminde Mürcie
3.2. Abbasiler
Döneminde Mürcie
4.1.
Mürcie’nin İ'tikadî Görüşleri
4.2.
Mürcie’nin Siyasi Görüşleri
4.3.
Mürcie’nin Fıkhî Görüşleri
4.4.
Mürcie’nin Tasavvufî Görüşleri
5. Mürcie’nin
Fırkalara Ayrılışı
2.1.Mu’tezile’nin
Doğuşuna Etki Eden Faktörler
2.1.1.Müslümanlar
Arasındaki İhtilaflara Çözüm Arayışları
2.1.2.İslâm’ı
Savunma Psikolojisi
2.1.3.Tercüme
Faaliyetleri ve Felsefeye İlginin
Artması
2.2.
Mu’tezilenin Teşekkül Süreci
2.3.Mu’tezile’nin
En Güçlü Dönemi: Altın Çağı
2.4.Ekolün
Güç Kaybı ve Yeniden Canlanma Çabaları
2.4.1.Mezhepten
Kopmalar ve Yeni Arayışlar
2.4.2.Büveyhiler
Döneminde Zeydî-Mu’tezilîlik
2.4.3.Selçuklular
Döneminde Mu’tezilî Mihne
2.4.4.Horasan
ve Harezm’de Mu’tezile’nin İzleri
2.5.Mu'tezilî
Farklılaşma: Basra ve Bağdat Ekolleri
3.1.el-Menziletü
beyne'l-Menzileteyn
3.3.el-Emru
bi’l-Ma’ruf ve’n-Nehyi ani’l-Münker
ŞİİLİĞİN
DOĞUŞU, İLK ŞİÎ FİKİRLER VE İLK ŞİÎ HAREKETLER
1. Şiiliğin
Doğuşu Hakkındaki Bazı İddialar
1.1. Şia’nın
Doğuşu Hakkında Şii Olmayanların Görüşleri
1.2. Şia'nın
Doğuşu Hakkındaki Şiî İddialar, Delilleri ve Tahlili
2. İlk
Şii Fikirler ve Şiiliğin Tarih Sahnesine Çıkışı
1. İmamiyye
ve İlgili Kavramlar
2.2.
Ca’fer es-Sadık ve Sonrasında İmamiyye
3. İmamiyye’nin
İtikadî Görüşleri
4. İmamiyye’nin
Günümüzdeki Durumu
4.1. İmamiyye
Şiası’nın Coğrafi Dağılımı ve Ülkelere Göre Nüfus Oranları
3.
Zeydi Düşüncenin İktidara Taşınması ve Sonraki Tarihçesi
4.
Zeydiyye’nin Temel Görüşleri
4.5.
Emr-i bi’l-Ma’ruf ve Nehy-i ani’l-Münker
5.
Zeydiyye’nin Günümüzdeki Durumu
5.2.
Müminşahi-Kasımşahi Bölünmesi
6.
İsmaililiğin Günümüzdeki Durumu
1. Tarihi Gelişimi Ve Dürzîliğin
Teşekkülü
1.1.
Hâkim Biemrillâh’ın Kişiliği
1. 2.
Hâkim Biemrillâh’ın İlahlığı
1. 4.
Dürzî Toplumuna Hâkim Olan Kabile ve Aileler
2. Fırkanın
Doğuşu ve Tarihi Gelişimi
3. Nusayriliğin
Kollara Ayrılması
4. Fırkanın
İnanç, İbâdet Ve Erkanları
5. Din
Adamları Ve Mezhebe Giriş Merasimleri
5.2. Mezhebe
Giriş Merasimleri
6. Nusayriliğin
Günümüzdeki Durumu
EHL-İ
SÜNNET’İN TEŞEKKÜL SÜRECİ VE FİKRÎ ÇERÇEVESİ
2. Ehl-i
Sünnet ve’l-Cemaat’in Oluşum Süreci
3. Ehl-i
Sünnet ve’l-Cemaat İçerisinde Farklılaşmalar
4. Ehl-i
Sünnetin Fikri Çerçevesi
1. Maturidiliğin
Doğuşunu Hazırlayan Dinî, Siyasî ve Toplumsal Sebepler
2. İmam
Maturidî’nin Hayatı, İlmî Kişiliği ve Eserleri
3. Maturidiliğin
Teşekkülü ve Yayılışı
5. Maturidiliğin
Günümüzdeki Durumu
2.2.
Eş‘arî’nin İsminin Ön Plana Çıkarılması
2.3.
Eşariliğin Toplumsal Tabanının Genişlemesi
2.4.
Eşariliğin Yaşadığı Zihniyet Farklılaşmaları
4.
Eşariliğin Günümüzde İntikali ve Bugünkü
Durumu
3.2.
Şafiîliğin Temel Görüşleri
GEÇ
DÖNEM İSLAM MEZHEPLERİ: YEZİDİLİK, VAHHABİLİK, BABİLİK-BAHAİLİK VE KADIYANİLİK
2.3. Yezidiliğin
Tasavvufi Arka Planı: ‘Adî b. Müsâfir Sonrası Adeviyye
2.4. Adeviyye’den
Yezidiliğe Dönüşüm Süreci
1.
Vehhabiliğin Doğuşunu Hazırlayan Sebepler
2.
Muhammed b. Abdilvahhab’ın Aksiyoner Kişiliği
4.8.
İyiliği Eredip Kötülüğü Yasaklamak
5.
Vehhabiliğin Günümüzdeki Durum
1. Babilik
Ve Bahailiğin Genel Çerçevesi
2.1.İmamiyye
Şia’sı ve Mehdi İnancı
3.1.
Mirza Hüseyin Ali (Bahaullah) Dönemi
3.2.
Abbas Efendi (Abdulbaha)Dönemi
4.2.
İnsan Ruhu ve Ölümden Sonraki Yaşam
5.5. 19 Gün Ziyafet Toplantıları
6.3.
Aşırı Zenginlik ve Fakirliğin Kaldırılması
7.
Dini Kurumlar Ve Bahailiğin Bügünkü Durumu
5. Kâdiyânîliğin Günümüzdeki Durumu
KIZILBAŞLIK
FARKLILAŞMASI ÜZERİNE
1. Kızılbaşlık
Farklılaşmasının Kökeni ve Temel Nitelikleri
2. Yavuz
Sultan Selim- Şah İsmail Mücadelesinde Kızılbaşlık ve Kızılbaşlar
ALEVİLİĞİN
DİNİ STATÜSÜ: DİN, MEZHEP, TARİKAT, HETERODOKSİ, ORTADOKSİ YA DA METADOKSİ
1. Alevi İsmi'nin Türklerle ve Türk
Coğrafyasıyla İlişkili Kullanımları
a)
Yahya b. Zeyd Soyundan Gelenler
b)
Peygamber Soyundan Gelenler
c)
Hz. Ali'nin Peygamberliğini İleri Sürenler
d) Safevi Taraftarlığı / Yandaşlığı
2. İslam Mezhepleri Tarihi Usulü
Açısından Alevilik ve Bektaşiliğin
Durumu
3. Alevi-Bektaşi Yazılı Kaynaklarında Farklı Mezhebi Unsurlar
Din, toplum içinde insanca yaşayabilmenin temel ortak paydasını insanlara kazandırır. Bu ortak payda, her insanın Tanrı’nın özenle yarattığı benzersiz bir varlık olması ile kendisini açık eden, insan olmanın bizatihi değer olduğu gerçeğidir. Tanrı, aklı destek olsun diye vahiy göndermiştir. Din, insan hayatına anlam kazandıran, insanın olay ve olguları “olduğu hali ile”, varolan gerçekliği ile anlamasını kolaylaştıran, insanın kendini inşa etmesini mümkün kılan bir araçtır. Din, insan için vardır. Din, kaynağını insanın fıtratında bulur. Din, toplumların gelişmişlik düzeyine göre kurumsallaşır. Bu sebepten, insanın olduğu her yerde, mutlaka din de vardır.
Dini anlayan, yaşayan ve kurumsallaştıran insandır. Bu bakımdan, din denildiğinde hem dinin özünü oluşturan temel kurucu ilkeler, hem de bu ilkelerin insanlar tarafından anlaşılma biçimleri akla gelir. Ancak, esas olan kurucu ilkeler olduğu için, dinin özünü bu ilkelerde aramak gerekir.
Dinin anlaşılma biçimi, anlayana, anlayanın içinde bulunduğu ortama ve anlaşılması gereken mesaj ile anlamaya çalışan arasındaki samimiyete bağlı olarak gerçekleşir. Bu sebepten, dinin anlaşılma biçimleri hem her bireyin hayatının muhtelif evrelerinde farklı olur, hem de toplumsal boyutta yatay ve dikey farklılıkları beraberinde getirir. Daha açık bir ifade ile, din anlayışı, bireysel ve toplumsal planda bütünüyle beşeri olan bir anlayıştır. Bu anlayışın ne ölçüde doğru olup olmadığı ile ilgili tek belirleyici yine “vahiy”dir. Vahyi anlayanın ise insan olduğu unutulmamalıdır. O zaman, din alanında belirleyici olan “ölçüt”, aklın ve vahyin kesiştiği, daha doğrusu birbirini tamamladığı yerlerde karşımıza çıkan ölçüt olmaktadır. İşte bizim mezhep dediğimiz oluşumlar, dinin anlaşılması ile ilgili beşeri tezahürlerdir. Daha açık bir ifade ile din ile ilgili yorumlar, anlayış farklılıkları kurumsallaşmaya başlayınca karşımıza mezhepler çıkmaktadır.
Mezheplerin oluşumuna sebep olan farklılaşmalarda belirleyici olan inanç ve siyaset olursa, siyasi ve itikadi mezhepler; amel ve uygulamalar olursa, fıkhi mezhepler söz konusu demektir. Mezhep, cemaat ve tarikat türü dini nitelikli bütün oluşumların temelinde “yorum” vardır. Dolayısıyla bu tür oluşumlar bütünüyle beşeridir ve hiçbiri İslam’ın tek doğru anlama biçiminin kendisininki olduğunu iddia edemez.
Kur’an, ısrarla, “hepiniz birden Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, ayrılmayın” (3. Âl-i İmrân, 103) diyerek birlik beraberliğe davet eder. “Dinde ayrılığı düşmeyin” (vela teferreku bihi) (42. Şuârâ, 13); “Dinlerini paramparça eden (ferreku dinehum) ve çeşitli zümrelere ayrılanlardan da olmayın ki, o ayrılığa düşen her zümre kendi inancı ve kendi görüşü ile övünüp durmaktadır” (30. Rûm, 32) buyurarak, din konusunda bilinçli ve duyarlı olmaya çağırır. Hz. Peygamber de, mü’minleri bir vücudun organlarına benzeterek, kardeşliği pekiştirmeye çalışmıştır. Bütün bunlara rağmen, Müslümanlar yüzlerce mezhebe, cemaate, tarikate bölünmüştür ve bölünmeye de devam etmektedir. İşin ilginç yanı, Kur’an’ın uyarısına rağmen her grup kendisini “kurtuluşa erecek fırka” olarak görmekte, sahip olduğu ile övünmekten geri durmamaktadır. İşte, esas itibariyle egemenlik ve çıkar meseleleri etrafında ortaya çıkan bu bölünme ve parçalanmalar, mezhepleri, cemaat ve tarikatları meydana getirmiştir. Ancak hemen belirtelim; Hz. Muhammed’in sağlığında ne mezhep, ne cemaat, ne de tarikat vardır.
Kur’an, insanları akıllarını kullanmaya, düşünmeye, belgeye ve sağlam bilgiye dayalı düşünmeye davet etmektedir. Bireysel olarak düşünmenin önüne ve dini anlama çabasının önüne hiçbir engel koymamaktadır. Hatta “bütün fikirleri dinlemeye, ama en güzeline uymaya” çağırmaktadır. Söz konusu din olunca, İslam’ı anlama ve yaşama olunca Kur’an’ın istediği, Allah’ın vahyinin esas alınmasıdır. Bununla birlikte din anlayışları etrafındaki zümreleşmelerin dinleri ve mensuplarını parça parça etmesi ve her mezhebin kendisini mutlak doğru olarak görüp başkalarına empoze etmeye kalkması durumunda bu anlayışların bir zenginlik olmaktan çıkıp özgür düşüncenin önüne engel oluşturacağına dikkat çekmektedir. Mezhep, tarikat ve cemaatlerin İslam düşüncesinin gelişmesinde münbit bir alan olabilmesi ve gökkuşağı misali bir zenginlik olabilmesi için fikirlerinde Kur’an’ı ilham almaları kaçınılmazdır. Gök kuşağını oluşmasında güneş ve yağmur ne ise, farklı din anlayışlarının bir zenginlik olması ve birlikte yaşayabilmesi için de Allah’ın insanlığa bir rahmet ve lütfu olan vahiy (Kur’an) de aynı şeydir.
İşte İslam Mezhepleri Tarihi, din anlayışındaki farklılaşmaların kurumsallaşmasının ürünü olan mezhepleri ve dini oluşumları bilimsel yöntemlerle inceleyen, İslam’ı bir bütün olarak görme ve anlama imkanı sağlayan, İslam’ın ve Müslümanların geleceğine ışık tutan bir disiplindir. Dini anlayan, yaşayan ve kurumsallaştıran insanın ta kendisidir. Bu bakımdan her türlü dini anlayış beşeridir. Mezhepler de beşeri oluşumlardır.
İslam Mezhepleri Tarihi, her şeyden önce mezhep adı altında tarihte kendine yer açan oluşumları konu edinir. Bu alanda birazcık ilgilenen herkes bilir ki, hiçbir bir fikir, hiçbir sosyal oluşum kendiliğinden ve ortamdan yoksun olarak doğmaz. Ortaya çıkan hiçbir oluşum da, çıktığı haliyle kalmaz; değişerek, dönüşerek, evrilerek daha kuşaklara ulaşır. Kısaca, insanla, hatta canlıyla ilgili her şey, bir süreç dahilinde gerçekleşir. İşte İslam Mezhepleri Tarihi, ilgi alanına giren her oluşumu, ona vücut veren ortam ve tohum fikirlerden başlayarak bir süreç dahilinde, bilimsel yöntemlerle inceler. Böylece hem değişimleri hem de gelişmeleri anlamak mümkün olabileceği gibi; neyin din, neyin din anlayışı ve kültür olduğu konusunda bir bilinç geliştirmek mümkün olabilir.
Türkiye’de mevcut üniversite yapılanması içinde İslam Mezhepleri Tarihi, İlahiyat Fakülteleri’nde Temel İslam Bilimleri içinde yer almaktadır. İslam Mezhepleri Tarihi iki bilim dalından oluşmaktadır: Klasik İslam Mezhepleri ve Çağdaş İslam Akımları. Klasik İslam Mezhepleri, İslam Düşüncesi’nin ana arterlerini oluşturan Haricilik, Şiilik, Mu’tezile ve Ehl-i Sünnet gibi siyasi ve itikadi saiklerle oluşan mezhepleri incelediği gibi, Hanefilik, Şafiilik, Hanbelilik ve Malikilik gibi ameli saiklerle oluşan fıkhi mezheplerin itikadi boyutunu ve bu alanda ortaya çıkan birikimi bilimsel yöntemlerle inceler. Burada esas alınan ilke anlama ve açıklama, bir başka deyişler “anlayıcı açıklama”dır. Fikirlerin hangi zaman diliminde, nasıl oluştuğu; anlayış farkına dayalı kurumsallaşmanın hangi süreçler çerçevesinde geleceğe yürüdü, “fikir-hadise, zaman-mekan” irtibatı kurularak anlamaya çalışılır. Çağdaş İslam Akımları ise Müslümanların mevcut anlayış biçimlerini tespit etmeye, bunlara dayalı muhtemel gelişmeleri önceden okumaya gayret eder.
Bu çalışmanın en önemli özelliklerinden birisi, her mezhebi, öncelikle kendi kaynaklarından anlamaya ve anlatmaya çalışmak olmuştur. Çalışmaya katkı sağlayan hiçbir bir bilim adamı, herhangi bir mezhebi yermek, ya da övmek amacıyla hareket etmemiştir. Esas olan, ilgi alanına giren mezhebi doğru anlayabilmektir. Mezheplerin adalet duygusu ile, mezheplerüstü bir yaklaşımla ve tarafsızlığı esas alarak anlamaya çalışıldığı, eser okunduğu zaman açıklıkla görülebilecektir.
Bu çalışmayı farklı kılan bir başka husus, İslam Ortak Paydası da diyebileceğimiz İslam’ın temel kurucu ilkeleri etrafındaki çekirdek anlayışla ilgili hassasiyettir. İslam Ortak Paydası, bir kimsenin tıpkı Hz. Muhammed’in sağlığında, onun “örnek”liğini esas alarak, Kur’an’ın aydınlığında Müslüman olanların yaptığı gibi, bir kimseyi İslam dairesine dahil eden temel kurucu ilkelerdir. Bir kimse, hangi mezhebe, tarikata, cemaate mensup olursa olsun, Tevhid, ahret ve nübüvvete inanıyorsa, Müslümandır ve İslam dairesi içindedir. Farklı din anlayışlarının zenginlik olarak anlaşılabilmesi, İslam Ortak Paydası’nın doğru anlaşılmasına ve mezhep, meşrep, cemaat ve tarikat gibi oluşumların İslam’la özdeşleştirilmemesine bağlıdır.
Elinizdeki eser, bir anlamda Türkiye’de İlahiyat Fakülteleri’ndeki İslam Mezhepleri Tarihi alanındaki birikimi de yansıtmaktadır. Amacımız İslam’ın ve Müslümanların birikiminin eleştirel yaklaşımla doğru anlaşılmasına; insanların İslam’ın diriltici ve özgürleştirici soluğundan yararlanmasına birazcık da olsa katkı sağlayabilmektir. Müslümanların geleceği, bilginin gücüne sahip olmaya bağladır. Geçmişi doğru anlamadan, daha önceki tecrübelerden yararlanmadan bilginin gücüne sahip olmak mümkün değildir. İnsanlığın birikimine açık olmadan da bilgi üretilemez. Maziye ve ataların din anlayışına mahkum olmamanın yolu onu doğru anlayabilmekten geçer.
Son olarak Alevilik ve Kızılbaşlığın dini statüsü, menşei, gelişimi ve inanç yapısı en çok tartşılan konuları başında gelmektedir. Bu sebeple Kızılbaşlık farklılaşması ve Aleviliğin dini statüsü ile ilgili iki makaleye ekte yer verilmiştir.