İslam ve İnsan Hakları II (Takvim)
Takvim Gazetesi
İSLAM VE İNSAN HAKLARI (II)
Prof.Dr. Sönmez KUTLU
c) Aklın Korunması
Kur'an'ın pek çok yerinde akıl sahipleri, düşünebilenler ve mantıklı düşünenler ve bilginler övülmektedir. Ayrıca insanın bütün yaratıklardan üstün olduğunu, Allah'ın yer yüzündeki halifeleri olduğunu, insanların takvaları ve onurları dışında dil, cinsiyet ve etnik bakımdan birbirlerine karşı her hangi bir üstünlüğün olmadığını ilke olarak benimsemiştir. Kur'an'ın emir ve yasakları, ortaya koyduğu delillerin tamamı, aklın ilkelerine ve insan onuruna uygun olarak vazedilmiştir. Bu iki önemli değeri yok edecek her çeşit sarhoş edici içkiler ve ahlaksızlıklar yasaklanmıştır. Çünkü akıl ve şuur bozukluğuna uğrayan fertler, topluma kötülükten başka bir şey yapmazlar. İslam filozofları ve kelamcıları da, tıpkı vahiy gibi aklı da önemli bir delil kabul etmişler. Hatta faziletli ve erdemli bir toplumun kurulmasında aklı ve insan onurunu temel almışlardır.
d)Neslin ve İffetin Korunması
Bunun anlamı, bütün insan türünü korumak ve devam ettirmek, çocuklara insanların sevgi ve saygı içerisinde yaşamasını öğretmek demektir. Bu hak insan onurunun ve özel hayatının gizliliği hakkını da içermektedir. İslam evliliğe ve aile kurumuna çok büyük önem vermiştir. Çünkü aileyi kuran karı ve koca vasıtasıyla doğum ve üreme sağlanır, insanlar mutlu bir hayat yaşar. Bu sebeple sağlam temeller üzerine kurulmuş bir ailenin bozulmasına ve dağılmasına, onların çocuklarının ortada kalmasına müsaade etmemiş, iffetli ailelere zina ve benzeri iftiralarda bulunulmasını büyük bir suç saymıştır. Bu tür suçlara karşı, nesli ve iffeti koruyabilmek için ağır cezalar vermiştir. İslam, bir insana yapılan yersiz suçlamaları, iftira ve dedi koduları, küfür ve hakaretleri ve her çeşit onur kırıcı, saygınlığını yitirici davranışı yasaklamıştır.
e) Mülkiyetin Korunması
Kur'an'da, taşınır taşınmaz, canlı cansız malların hepsinin asıl sahibi ve kaynağı Allah olduğu yoğun bir şekilde vurgulanmaktadır. Bununla birlikte insanlara da mülkiyet hakkı verilmiş, her insanın çalıştığı kadar mal/mülk elde edebileceği bizzat ifade edilmiştir. İnsanın kendi emeğiyle helal yoldan kazandığı bütün kazançları kutsal sayılarak onun haksız olarak elinden alınması, çalınması veya saçıp savrulması ya da israf edilmesi yasaklanmıştır. Ancak Allah insanlara malı mülkü ve serveti dolayısıyla şımarmamasın, kibirlenmemesini ve daha çok mal kazanmak için ölçü ve tartıda haksızlık yapmamasını emreder. Çünkü dünya hayatı geçicidir. Bu sebeple malın fertler arasında adaletli bir şekilde dağıtılması, üreticilerin himaye edilmesi, genel mali kaynakların geliştirilmesi, malın haksız yere yenmemesini önlemek zorunludur. İnsanların birbirlerinin malı üzerinde, yalnız kendi rızaları veya ticari ortaklıklar sonucu tasarrufta bulunabilirler. Haksız kazanç elde etmek yasaklanmış, kendi malından hayır için fakir ve yoksullara sadaka veya zekat olarak verilmesi emredilmiştir.
İnsan haklarıyla ilgili bu temel prensipler, Hz. Peygamber'in insanlığa yaptığı son konuşmasında daha ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. İslam hukukunda bunlar, İslam’ın Maksatları" adıyla sistemleştirilmiştir. Her hangi bir alanda hükümler çıkarırken, bunlara ters düşülmemesine özen gösterilmiştir. Ayrıca bu temel haklara, İslam Ahlakı ve Felsefesi'nde yer verilmiş ahlaki ve felsefi bakımdan temellendirilmeye çalışılmıştır. Bu sebeple yukarıda ele alınan bu haklar sadece hukuki haklar olarak değerlendirilmemeli bunların ahlaki ve dini yönlerinin de bulunduğunun bilinmesi gerekir. Bir müslümanın, bu hakları korumasının temelinde ihlal ettiği takdirde cezalandırılacağı korkusu değil, insanlara ve Allah'a karşı ahlaki sorumluluk, Allah rızası ve bu malın temelde Allah'ın olduğu, kendi mülkiyetinin geçici olduğu bilinci yatmaktadır.
Yorumlar -
Yorum Yaz