İslam'da Akıl ve İlim(Takvim)
Takvim Gazetesi
İSLAM’DA AKILVE İLİM
Prof.Dr. Sönmez KUTLU
İslam’da konulan ilk esas akıl yürütmedir. Akıl, imanın elde edilmesi için şarttır. İslam dini, bu yüzden akıl sahiplerini muhatap almıştır. Aklı olmayanın dini yoktur. Allah’ın birliğine çağrıda, sadece akla dayınılır. Bu sebeple hangi konu olursa olsun, gerçek, kesin ve doğru bilgiye öncelik verilmiştir. Özellikle dini bilginin ve itikadi konulardaki bilginin gerçeğe uygun sabit ve kesin bilgi olmasına daha çok önem vermişlerdir. Gerçekle çelişen bilgiler; taklid, şek ve şüpheye dayalı inançlar; temelsiz yorum ve teviller ve kaynağı isbat edilememiş haberler, güvenilir bilgi üretiminde kullanılamaz.
İslam’da bilimsel zihniyetin temelini “bilginin bir değer olduğu”, “bilginin sınırsız olduğu” ve “bilenle bilmeyenin bir olmayacağı” anlayışı oluşturur. Buna yönelik her çeşit ilmi faaliyet bir ibadettir. Her bir müslümanın, bilgi üretme, öğrenme ve öğretme faaliyetlerinin içinde olması gereklidir. Yani müslüman alim/öğretici, öğrenci, dinleyici veya bunlara destek veren, sevip sayan birer özne olmalıdır. İlim, temel bir değer, erdem ve güçtür Bilgi elde etmenin, zamanı, cinsiyeti, mekanı yoktur. Ayrıca bilgi tüm insanlığın ortak değeridir.
Mutlak ve sınırsız bilgi sahibi olan sadece Allah’tır. Allah, her hangi bir delile ve araca ihtiyaç duymadan kendiliğinden bilir; ancak insan, aklıyla, delillerle, belli yollarla bilir. İnsan ise, sınırlı ve mutlak olmayan bir bilgiye sahiptir. İlahî, bilgi ezeli ve değişmez bir bilgidir; beşeri bilgi ise, sürekli değişen ve gelişen bir bilgidir.
Kur’an-ı Kerim, inmeye başladığı ilk günden itibaren, insanları ilme, bilmeye, öğrenmeye davet etti. Ayrıca varlıklar üzerinde düşünmeye ve düşüncelerini sağlam delillere dayalı olarak ortaya koyup tartışmaya çağırdı. Akla, akıl yürütmeye, düşünmeye ve tefekkür etmeye dair ayetlerin sayısının 700’den fazla olduğu görülmektedir. Kur’an’a göre, sağlam bilgiye dayanmayan, her hangi bir aklî veya vahyî temeli bulunmayan söz, fikir ve davranışlar geçersiz ve gerçek dışı kabul edildi. (25.Furkan, 5; 68.Kalem, 15; 73. Mutaffifin, 13)
Bilgi, başta insan olmak üzere bütün varlıklar ve toplumlar arasında en önemli güç ve üstünlük ölçütüdür. İnsanın bilme yeteneği ve bu konudaki başarısı, onu melekler de dahil bütün yaratıkların üstüne çıkarmıştır. Hz. Âdem’in meleklere ve diğer varlıklara üstünlüğü, nesnelerin/varlıkların isimlerini saymasından dolayıdır ve tamamen bilgiye dayanmaktadır. Kur’an, pek çok ayette özellikle bilen, düşünen, akleden, ibret alan toplumları, bilgi toplumu, düşünen toplum ve akleden toplum olarak övmektedir. (Örneğin bkz.: 30. Rûm, 21; 2. Bakara, 164)
Kur’an, bilginin peşinden koşmayı, onu öğrenip öğretmeyi ve biriktirmeyi, araştırmayı, incelemeyi, akletmeyi ve düşünmeyi ibadet olarak görür. Bilgi, insan için bir erdem ve kalite işaretidir. Bundan dolayı her bilenden daha iyi bir bilen vardır.
Hz. Peygamber de buna uygun olarak ilmi, ilim öğretme, ilim öğrenme, bilgi aramak için seyahat etme, ilim adamını, ilim öğrenmek isteyen öğrencileri ve bu yolda çekecekleri sıkıntıları öven, her yaştaki insanı ilme yönelten sözler söylemiştir. Müslümanlar, Kur’an’ın ve Hz. Peygamber’in ilme teşvik edici emirlerine uymaya çalıştılar. Kısa sürede dünyanın çeşitli yerlerinde İslam’ı yaymaya ve fethettikleri yerlerdeki insanlığın ortak birikimi olan ilmi mirası alıp değerlendirmeyi ve onu geliştirmeyi bir görev bildi. Bunun sonucunda İslam, ilim ve medeniyet dini olarak kabul edildi.
Yorumlar -
Yorum Yaz