İmam Mâturîdî ve Maturidilik, Haz: Sönmez Kutlu,* Kitâbiyât Yay., II. Baskı, Ankara 2007, 463 s. (ISBN:975-6666-40-4).Maturidilik, İslam düşünce tarihinde derin izler bırakan ve Türklerin müslüman olmasına büyük katkı sağlayan önemli bir mezheptir. Çok sayıda taraftarı olmasına rağmen, Maturidilik, ve bu mezhebin kurucusu olan Mâturîdî’nin hayatı, eserleri, fikirleri, kendisinden sonrakilere etkisi şimdiye kadar hak ettiği ölçüde araştırılıp incelenmemiştir. Bununla birlikte, İslam düşüncesi içerisinde “akılcı hadarî” din anlayışının en önemli temsilcilerinden birisi olan Mâturîdî’ye ve Maturidiliğe karşı, gerek ülkemizde, gerekse bütün dünyada son zamanlarda, bir yönelişin olduğu ve bunun sonucu olarak da, Doğu’da ve Batı’da bu konuda önemli çalışmalar yapılmaya başlandığı görülmektedir. Ancak, konuyla ilgili kaynakların büyük bir kısmının yazma olması, bazılarının yeni keşfedilmesi ve meselenin sadece bir yönüyle ele alınması gibi sebeplerden dolayı, bu konuda yapılan çalışmalar yetersiz kalmıştır. Mâturîdî’nin Mürcie ile ilişkisi, mezheplere karşı tutumu, din ve dünya görüşü, uzun süre ihmal edilişi v.b. konular, henüz yeterince açıklığa kavuşamamıştır. Bu konuda şu ana kadar yapılan çalışmaların, meselenin sadece bir yönüne ağırlık verip bütünlükten uzak oluşu, konunun uzmanlarınca önemli yönleriyle ele alınarak arz edilmesini gerekli kılmıştır. İşte, Kitâbiyât yayınları arasında çıkan, ve editörlüğünü Sönmez Kutlu’nun yaptığı, İmam Mâturîdî ve Maturidilik isimli kitap, söz konusu eksikliğin giderilmesi amacıyla yapılmış önemli çalışmalardan birisidir. Yerli ve yabancı yazarların makalelerinden oluşan bu eser, 463 sayfadır. Söz konusu makalelerin bir kısmı daha önce yayınlanmış olmakla beraber yarıdan fazlası ilk defa burada yayınlanmaktadır. Makale sahibi araştırmacılar, ya bu konuda doktora yapmış ya da doktora sonrası özel çalışması bulunan kişilerdir. Eserde, Türkiye’den, Bekir Topaloğlu, Hanifi Özcan, Hüseyin Atay, M. Sait Yazıcıoğlu, Sönmez Kutlu, Şükrü Özen ve Talip Özdeş’in; Avrupa’dan, Anke von Kuegelwgen, Joseph Givony, Keith Lewinstein, Ulrich Rudolph, W. Montgomery Watt ve Wilferd Madelung; ve Orta Asya’dan, Ashirberk Müminov ve Ziyadov Şovosil Yunusoviç’e ait birbirinden özgün makaleler bulunmaktadır. Bu durum söz konusu esere, uluslararası bir çalışma hüviyeti kazandırmaktadır. Doktorasını Mürcie üzerine yapan, Mâturîdî ve Maturidilik konusunda uzun bir süredir çalışan Kutlu, mezkur yazarların, Mâturîdî’nin hayatı, eserleri, fikirleri ile Maturidilik mezhebinin tarihî arka planı, oluşumu ve Türkler arasında yayılışı ile ilgili makalelerini, bu kitapta toplayarak meseleye bütünlük içerisinde bakılmasına, dolayısıyla konunun daha iyi anlaşılmasına ciddî bir katkı sağlamıştır.
Eser, bir giriş, üç bölüm ve bir “ek”ten oluşmaktadır. Giriş’te editör Kutlu’nun, “Bilinen ve Bilinmeyen Yönleriyle Mâturîdî” adlı uzunca bir yazısı yer almaktadır. Kutlu, bu yazısında, onun kendi eserlerinden hareketle, Mâturîdî’nin genel bir portresini çizmekte ve konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. “Maturidiliğin Tarihî Arka Planı” adını taşıyan birinci bölümde, Mâturîdî ile Mürcie ve Hanefilik arasındaki ilişki ele alınmaktadır. Bu bağlamda Ebû Hanife’nin belli bir dönemde fırak geleneği içerisinde nasıl takdim edildiği konusunda, Joseph Givony’nin “10.-12. Asır Fırak Edebiyatında İmam Ebû Hanife ve İlgili Meseleler” adındaki makalesi bize ışık tutmaktadır. Ayrıca, Wilferd Madelung’un “Horasan ve Maveraünnehirde İlk Mürcie ve Hanefiliğin Yayılışı” adlı makalesi, Mürcie mezhebinin Kûfe’den Horasan’ın Belh Şehrine, oradan Mâverâünnehir’in Semerkand şehrine nasıl yayıldığı ve Maturidiliğin tarihi arka planı hakkında çok önemli bilgiler vermektedir. Yine bu bölümde, Mâturîdî’nin çağdaşı Mürciî Ebû Muti’ Mekhul en-Nesefi’nin, Kitâbu’r-Red ‘alâ’l-Bida’ ve’l-Ehvâ adlı eseri konusunda son derece önemli bir analiz olan Keith Lewinstein’in “Doğu Hanefi Fırak Geleneği Üzerine Mülahazalar” adlı makalesinde ve Mâturîdî’nin içerisinde yetiştiği Mürciî çevreyle olan ilişkilerini ortaya koyan Kutlu’nun, “Ebû Mansûr el-Mâturîdî’nin Mezhebî Arka planı” adlı makalesinde şimdiye kadar gözden kaçan önemli bulgulara rastlanmaktadır.
“Ebû Mansûr el-Mâturîdî’nin Hayatı ve Fikirleri” adlı ikinci bölüm, onun hayatı ve eserlerinin yanı sıra tefsir, kelam, “bilgi kuramı”, fıkıh ve fıkıh usulü ile ilgili görüşleri hakkında son derece önemli değerlendirmeleri içermektedir. Bu çerçevede yazılan W. Montgomery Watt “Mâturîdî Problemi” adlı makalesinde, Mâturîdî’nin ihmal edilişiyle ilgilibir takım tespitleri de bulunmaktadır. Mustafa Sait Yazıcıoğlu’nun “Mâturîdî Kelam Ekolünün İki Büyük Siması: Ebû Mansûr el-Mâturîdî ve Ebu’l- Mu’în en-Nesefî” adlı makalesi, hem Mâturîdî’nin, hem de onun görüşlerini yayan ve tanıtan Ebû’l-Mu’în en-Nesefî’nin hayatı ve fikirleri konusunda önemli bilgileri içermektedir. Hüseyin Atay’ın “Ebû Mansûr el-Mâturîdî ve Bilgi Kuramı” adlı makalesi, Mâturîdî’nin önemini çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır. Mâturîdî’nin Kitâbu’t-Tevhid’ini yeniden tahkik ve tercüme eden Bekir Topaloğlu, Mâturîdî’nin kelam sistemini; Şükrü Özen, Mâturîdî’nin, fıkıh ve fıkıh usulüne bakışını; Talip Özdeş ise, onun tefsir/ tevil konusundaki özgün görüşlerini ele almışlardır. Ashirbek Müminov ile Anke von Kuegelgen’in ortaklaşa yazdıkları “Mâturîdî Döneminde Semerkant İlahiyatçıları” adlı çalışma ve Ziyadov Yunusoviç’in literatür çalışması, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde bu konuya olan ilgiyi göstermekle birlikte, bir çok yazma eseri de gün ışığına çıkarmakta ve genç araştırmacıların dikkatlerine sunmaktadır.
“Maturidiliğin Oluşumu ve Türkler Arasında Yayılışı” adlı üçüncü bölümde, Hanifi Özcan’ın “Türk Din Anlayışı: Mâturîdîlik” adlı makalesinde, Maturidiliğin Türk kültürü ve düşüncesiyle ilişkisi güzel bir şekilde ortaya konulmaktadır. Batı’da Maturidilik konusunda uzman olan ve bu konuda önemli projeler yürüten Ulrich Rudolph’un “Maturidiliğin Oluşumu” adlı makalesi, mezhebin oluşum süreciyle ilgili çok önemli yeni bilgiler vermektedir. Ayrıca Wilferd Madelung’un “Maturidiliğin Yayılışı ve Türkler” adındaki oldukça hacimli çalışması, bu zamana kadar Maturidiliğin Türkler arasında yayılışını ortaya koyan ilk ve tek çalışma olması, genç akademisyenler için hem ufuk açacak hem de onları kışkırtacak niteliktedir. Aynı zamanda Madelung’un bu çalışmasını tamamlamak için “11-13. Asırlarda Hanefî Alimlerin Orta Asya’dan Batı’ya Göçü” adıyla sunmuş olduğu makalesinin orijinal adıyla ilk defa bu kitapta yayınlanması eserin özgünlüğünü daha da artırmaktadır. Son olarak Kutlu’nun konuyla ilgili, Brockelmann ve Fuad Sezgin’in eserlerinde dahi bulunmayan, bazı Hanefi-Mâturîdî eserleri de içeren oldukça önemli bir bibliyografya çalışmasının, genç araştırmacıların yolunu büyük ölçüde aydınlatacağı kanaatindeyiz. Ayrıca, Kutlu’nun “Mâturîdî” kelimesinin yazılması konusunda bir standart yazım şekline ulaşabilmek için farklı yazım biçimlerini inceledikten sonra “Mâturîdî” olarak yazımını tercih etmesi, dolayısıyla teklif etmesi birlikteliği ve ahengi koruma açısından dikkate değerdir.
Eserdeki makalelerin dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan kişiler tarafından yazılmış olması ve konunun pek çok açıdan ele alınmasına rağmen, konuların büyük ölçüde bir bütünlük içerisinde ele alınması, yazarların ve editörün çalışmaya verdikleri önemi göstermektedir. Ancak, kitapta, Mâturîdî’nin tefsir, kelam, fıkıh, fıkıh usulü konularındaki görüşlerinin yanı sıra, hadis/sünnet anlayışı da müstakil olarak ele alınabilseydi, onun daha iyi anlaşılmasına katkı sağlardı diye düşünmekteyiz.
Türkiye’de ilk defa Maturidilik konusunun, önemli yönleriyle yerli ve yabancı uzmanlarca ele alınarak bir bütünlük içerisinde ortaya konulması, Eşarilik ve Mutezile gibi diğer mezhep ve konuların da aynı şekilde çalışılması için güzel bir örnek teşkil etmektedir. Büyük bir emek ve hassasiyetin ürünü olan bu çalışmanın, Mâturîdî ve Maturidilik konusundaki bilgi boşluğunu giderilmesinde bir katkı olduğunu düşünmekteyiz. Emeği geçenleri tebrik ediyoruz.
Dr. Ahmet AK**
**İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Mezhepleri Tarihi Araştırma Görevlisi.
Prof.Dr. Sönmez KUTLU (ed.), İmam Mâturidî ve Mâturidilik (Tarihi Arka Plan, Hayatı, Eserleri, Fikirleri ve Maturidilik Mezhebi), Kitabiyat Yayınları, Ankara 2003.
Türk dünyası ve İslâm dünyasının yetiştirdiği ender düşünürlerden olan Ebû Mansûr el-Mâturîdî, İslâm düşüncesinde ortaya çıkan farklı din anlayışları içesinde "akılcı-hadarî din anlayışının" en önemli şahsiyetlerinden birisidir. Bu anlayışın temelleri, her ne kadar Ebû Hanîfe tarafından ortaya atılarak geliştirilmeye çalışılmış ise de, epistemolojik, teolojik ve felsefî olarak temellendirilmesi Mâturîdî tarafından yapılmıştır. Bu bakış açısını kullanarak kendi döneminde ortaya çıkan dinî problemlere çözüm bulmaya çalışmış, pek çok öğrenci yetiştirmiş ve Tefsîr'de T'evilât, Kelâm'da Kitâbu't-Tevhîd başta olmak üzere çeşitli bilim dallarında ilk olma özelliğini taşıyan önemli eserler bırakmıştır. O, hayatında olduğu gibi ölümünden sonra da, büyük ilgi görmüş, geniş bir coğrafyayı etkilemiş ve adına nispetle Mâturîdilik diye bilinen bir düşünce ekolü teşekkül etmiştir. Bu ekol Hanefilik-Mâturîdilik olarak tarih boyunca, başlanğıçta Horasan ve Maveraünnehir olmak üzere daha sonra Orta Asya, Hindistan, Pakistan, Doğu Türkistan, Malezya, Endoneya, Kafkaslar, Rusya, Türkiye, Orta Doğu ve diğer bölgelerde yaşayan müslümanların geneli tarafından benimsenerek günümüze kadar yaşamaya devam etmiştir. Ancak tam olarak anlaşılamayan sebeplerden dolayı, geçmişte ve günümüzde, Ebû'l-Hasan el-Eş'arî, Gazalî, İbn Teymiye gibi şahsiyetlerle kıyaslandığında, onun şahsiyeti, yetiştiği ortam, fikirleri, din ve dünya görüşü, etki alanları ve eserleri hak ettiği ölçüde araştırma ve incelemelere konu edilmemiştir. Osmanlı döneminde XVI. asırdan itibaren, muhtemelen Şiî ve Sünnî iktidar kavgalarının neticesinde, Mâturîdî ve Mâturîdilik adeta yeniden keşfedilmeye çalışılmış ve bunun sonucunda, bazı ilaveler ve kavramlar müstensihlerin sansürüne uğramışsa da, Mâturîdî'nin Te'vilât adlı tefsirinin yazma nüshalarında bir artış gözlenmiştir. Kitâbu't-Tevhîd adlı eseri yaygın olmamasına rağmen, onun fikirleri ve takipçileri tarafından yazılan eserler ve yayınlandığında yaklaşık 10 cilt tutacak olan Te'vilât adlı eseri kanalıyla korunmuş ve günümüze ulaşmıştır.
XX. yüzyılın ortalarından itibaren doğuda ve batıda Mâturîdî ve Mâturîdiliğin teşekkülü hakkında kıymetli çalışmalar yapılmaya başlanmış olması son derece sevindirici olmakla birlikte, Mâturîdî'nin kaynaklarda zikredilmemesinin sebepleri, Mâturîdî’nin fikrî sistemi ve arkaplanı, Mürcie ile ilişkisi, mezheplere karşı tutumu, dönemindeki iktidarla ilişkileri gibi konulardaki sorular henüz cevaplandırılamamış ve bu konulardaki sis perdesi henüz kaldırılamamıştır. Bunların aydınlatılamamasının önündeki en önemli engellerden birisi Mâturîdî'nin oldukça kıymetli pek çok eserinin bize ulaşmamış olması, ulaşanlardan da Te'vilât’ın hala yayımlanmamış olmasıdır. Çünkü bu eser, bilinen türde sadece Kur'ân’ın bir yorumu olmayıp, aynı zamanda Mâturîdî'inin kelamî, fıkhî ve diğer görüşlerini de içermektedir. İslâm dünyasında Mâturîdî kadar etkili olmamış pek çok kimsenin eserleri tahkik edilip neşredilirken ve defalarca basılırken, onun Kur'ân'ın yorumuna hasrettiği bu eserinin yayımlanmaması ve Türkçe'ye kazandırılmamasını anlamak oldukça güç ve son derece de ilginçtir. Bunun yayımlanmamasının manevî sorumluluğu, büyük ölçüde Diyanet İşleri Başkanlığı, İlahiyat Fakülteleri ve Kültür Bakanlığına aittir. Şimdiye kadar en azından mevcut nüshaların en eskisi ve en okunaklısı tespit edilerek ayet numaraları konulmak suretiyle tıpkı basımı yapılabilirdi. Çünkü bu eserin tahkiki yıllar alan bir çalışmayı gerektirmektedir. Hatta bu konuda yapılan teşebbüsler, maddî imkansızlıklar dolayısıyla tamamlanamamıştır. Te'vilât'ın tıpkı basımının yapılması, en azından bu konuda yapılacak bilimsel araştırmalar için, tamamı neşredilene kadar, belli ölçüde ihtiyacı karşılayacaktır.
Yusuf Ziya Yörükan ve Muhammed Tâvit et-Tancî, yayınladıkları makale ve metinlerle Türkiye'de ve dünyada Mâturîdî ve Mâturîdilik konusundaki yapılacak çalışmalara öncülük etmişlerdir. Fethullah Huleyf tarafından Kitâbu't-Tevhîd'in 1970 yılında yayınlanmasıyla beraber, konuya olan ilgi artmış ve bunun neticesinde dünyanın çeşitli üniversitelerinde bilimsel araştırmalar yaptırılmaya başlanmıştır. Son zamanlarda yabancı dilde Mâturîdî'nin hayatı, eserleri ve fikirleri ile Mâturîdî Kelâm Ekolü hakkında müstakil çalışmalar yapılmış olmasına rağmen Türkçe'de bu konuda müstakil eser ve makalelerin parmakla sayılacak kadar az olması ve yabancı dillerde yapılanların da dilimize aktarılmamış olması son derece üzücüdür. İtiraf etmek gerekir ki batılı ülkeler bu konuda Türkiye'den çok çok ileridedir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte Almanya başta olmak üzere bazı batılı ülkeler Orta Asya'nın dini düşünce tarihiyle ilgili, özellikle Mâturîdî ve Mâturîdilikle ilgili bazı projeleri desteklemektedirler. Bunlardan birisi de Te'vilât'ın tahkik edilmesi ile ilgilidir. Ancak bu projenin eserin bazı yazmalarınının elde edilmemesi ve İSAM’ın Te’vilât’ın tahkikine dair projesi dolayısıyla durdurulduğu söylenmektedir. Şu anda eser, Bekir Topaloğlu yönetiminde iki ayrı komisyon tarafından sürdürülmektedir.
Mâturîdî ve Mâturîdilik konusunda şimdiye kadar yapılan araştırmalar yeterli olmamakla beraber belli bir aşamaya gelmiş bulunmaktadır. Bu araştırmalarda gelinen son noktayı ortaya koymak ve Türkiye'deki bu konudaki eksikliği doldurmak amacıyla, geçmişte konuyla ilgili Arapça, Almanca, Özbekçe yazılmış oldukça kıymetli bazı makaleleri Türkçe'ye çevirmek veya sadeleştirmek ve bu konuda müstakil araştırmalar yapan bilim adamlarının yazdıkları yeni makaleler ilave etmek suretiyle bir kitap hazırlamayı düşündük.
Bu projenin bitirilmesi, ön çalışmalar bir tarafa bırakılırsa iki yıl sürdü. Öncelikle Mâturîdilikle ilgili önemli problemler tespit edildi ve sonra bu problemleri inceleyen makaleler seçilerek çevrildi. Geriye kalanları ise yeni yazıldı. Bu çalışma, Ebû Mansûr el-Mâturîdî’nin fikrî siteminin tarihî arkaplanı olan fıkıhta Hanefilik, itikatta Mürcie ile olan ilişkisi, bir düşünür olarak İslâm düşüncesine katkıları, Mâturîdiliğin oluşumu ve Türk dünyasında yayılışı gibi temel problemleri konu edinen makalelerden oluşmaktadır. Bu konuda araştırma yapacak olanlara yardımcı olmak amacıyla Mâturîdî ve Mâturîdilikle ilgili seçme bir bibliyografya konulmuştur. Özellikle konuyla ilgili Türkiye ve Türkiye dışındaki kütüphanelerde yer alan ve ilk defa burada kaydedilen çok kıymetli yazmalar genç araştırmacıları, konuyla ilgilenme konusunda kışkırtıcı bir rol oynayacaktır. Kitabın hepsini okuma fırsatı bulamayan okuyuculara faydalı olabilmek için, “Giriş” kısmı koyarak Mâturîdî, fikirleri ve Mâturîdîliğin yayılışı konularında genel bir potre çizmeye çalıştık. İçerik olarak kitap üç bölümden oluşmaktadır:
I. Mâturîdiliğin Tarihî Arkaplanı: Bu konuda en önemli sorun Mürcie ve Hanefilikle olan ilişkisidir. Mürcii teolojiyi savunan Ebû Hanîfe ve taraftarları, Makâlât ve Fırak kitaplarında Mürcie'nin bir alt grubu veya mensupları olarak gösterilmektedir. Dolayısıyla Ebû Hanîfe ve tarftarları ifadesi, dolaylı olarak Ebû Mansûr el-Mâturîdî'yi de ilgilendirmektedir. Bu sebeple Ebû Hanîfe'nin Fırak geleneğinde belli bir dönemde nasıl takdim edildiği konusundaki Joseph Givony'nin “ X.-XII. Asır Fırak Edebiyatında İmâm Ebû Hanîfe ve İlgili Meseleler” adlı makalesi bu bölümün ilk makalesi yaptık. Mürcie mezhebinin Kufe'den Horasan'ın Belh şehrine, oradan Maveraünnehir'in Semerkand şehrine nasıl yayıldığının ortaya konulması Mâturîdî'nin tarihî arkaplanını anlamada son derece önemli olduğundan Wilferd Madelung'un “ Horasan ve Maveraünnehir’de İlk Mürcie ve Hanefiliğin Yayılışı" adlı makalesine bu kısımda yer vermeyi uygun bulduk. Diğer yandan Hanefî-Mürciî çevrelerin Hasan b. Muhammed el-Hanefiyye'den başlayan ve Mâturîdî'nin çağdaşı Mürciî Ebû Muti' Mekhûl en-Nesefî'ye uzanan Fırak geleneğinin bize ulaşan önemli bir metni Kitâbu'r-Redd ale'l-Bida' ve’l-Ehvâ adlı eser üzerine yapılan oldukça önemli bir analiz olan Keith Lewinstein’in, "Doğu Hanefî Fırak Geleneği Üzerine Mülahazalar” adlı makalesini koyduk. Ebû Mansûr el-Mûturîdî, kendinden önceki mezheplerden etkilenmemesi, onların lehinde ve aleyhinde görüş belirtmemesi söz konusu olamaz. O, şu ana kadar üzerinde durulmayan oldukça köklü bir politik-teolojik düşünce ekolü olan Mürciî kültür havzasında yetişmiştir. Bu çevreyle olan ilişkilerini ortaya koymak için " Ebû Mansûr el-Mâturîdî'nin Mezhebî Arkaplanı " adıyla tarafımızdan kaleme alınan bir makale koyduk.
II. Ebû Mansûr el-Mâturîdî'nin Hayatı ve Fikirleri: Mâturîdî'nin şahsıyla ilgili öncelikli mesele, onun hayatı konusunda kaynakların suskunluğu ve çok az bilginin verilmesi oluşturmaktadır. W. Montgomery Watt'ın " Mâturîdî Problemi " bu poblemle ilgili olduğu için seçilmiştir. Mâturîdî'nin hayatıyla ilgili kaynaklarda çok az bilgi geçse de, tamamen bilinmeyen birisi de değildir. Bu konuda Mustafa Sait Yazıcıoğlu'nun "Mâtürîdî Kelâm Ekolünün İki Büyük Siması: Ebû Mansûr el-Mâtürîdî ve Ebû'l-Mu'în en-Nesefî" adlı makalesi Mâturîdî'nin hayatı ve fikirlerinin aydınlatılması konusunda büyük bir boşluğu doldurmaktadır. Mâturîdî'nin özelde İslâm kelamına genelde İslâm düşüncesine getirdiği en büyük yeniliklerden birisi Bilgi Kuramı'dır. Hüseyin Atay'ın “ Ebû Mansûr el-Mâturîdî ve Bilgi Kuramı” adlı makalesi, son derece önemli analizler içermektedir. Mâturîdî İslâm Kelâmı'nın inşa edicilerinden birisidir. Bu konuda Bekir Topaloğlu'nun "Mâturîdî’nin Kelâmî Sistemi" adlı makelesine yer verilmiştir. Mâturîdî sadece bir mütekellim değil aynı zamanda hem bir fakih hem de bir müfessirdir. Fıkh ve Fıkıh Usûlü'ne dair eserler bize ulaşmamışsa da bazı fikirleri diğer kaynaklada ondan yapılan alıntılarla günümeze kadar ulaşmıştır. Şükrü Özen, bunlardan hareketle “Ebû Mansûr el-Mâturîdî’nin Fıkıh Usûlü’nün İnşası” adlı makalesinde onun Fıkıh Usûlü’nü inşa etmeye çalışmıştır. Mâturîdî’nin müfessir olarak yazdığı eseri, onun tefsir ve te'vil metodunu ve genel fikrî sistemini anlamada son derece önemlidir. Onun yorum geleneğinde en özgün yanı olan akılcılığını ortaya koyabilmek için Talip Özdeş'in “ Mâturîdî’nin Te’vîl Anlayışında Aklın Yeri” adlı makalesine yer verildi. Şimdiye kadar Mâturîdî ve çağdaşları konusunda çok az şey bilinmekteydi. Ancak son zamanlarda yeni araştırmacılar, önemli bulgulara ulaşmaya başlamışlardır. Değerli dostum Aşirbek Muminov ve Anke von Kuegelgen'in ortaklaşa yazdıkları " Ebû Mansûr el-Mâturîdî Döneminde Semerkand İlahiyatçıları" adlı makeleleri, pek çok yazma eseri de gün ışığına çıkarması dolayısıyla genç araştırmacılar için yeni bir ufuk açacaktır. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde, Mâturîdilik konusunda ciddi araştırmalar yapılmaya başlanmıştır. Özellikle bu konuda bazı yazmaların bulunduğu Taşkent bu çalışmalara ve bilimsel toplantılara ev sahipliği yapmaktadır. Bu konadaki boşluğu doldurmak için Şevasil Ziyadov'un “Abû Mansûr al-Mâturîdî ve Taşkent Yazmalar Fondunda Mâturîdilik ile İlgili Yazmalar” adlı makalesine yer verildi.
III. Mâturîdiliğin Oluşumu ve Türkler Arasında Yayılışı: Mâturîdi'lik üzerinde ilk ciddi araştırmalar yapanlardan birisi olan Hanifi Özcan'ın "Türk Din Anlayışı: Mâtüridîlik " adlı makalesine, Mâturîdiliğin Türk Kültürü ve düşüncesiyle ilişkisini ortaya koyduğundan bu bölümün birinci makalesi olarak yer verilmiştir. Batıda Mâturîdilik konusunda uzman olan ve bu konuda önemli projeler yürüten Ulrich Rudolph “ Mâturîdiliğin Oluşumu” adıyla daha önce yayınlanmış Almanca makalesi, Mâturîdiliğin oluşum süreciyle ilgili sonderece yeni fikirler ortaya koymaktadır. Diğer taraftan Wilferd Madelung'un “Mâturîdiliğin Yayılışı ve Türkler" adlı oldukça hacimli makalesi, şu ana kadar Mâturîdiliğin Türkler arasında yayılışını ortaya koyan ilk ve tek çalışmadır. W. Madelung, bu çalışmasını tamamlamak için bir kaç yıl önce “XI.-XIII. Asırlarda Hanefî Alimlerin Orta Asya’dan Batıya Göçü” adıyla bir tebliğ sunmuş, fakat yayınlamamıştı. Yazışmalarımız sonucu bu makalesine son şeklini vererek ve dipnotlandırarak bize göndermiş olması kitabımızın özgünlünü daha da artırmıştır. Madelung'un adı geçen makalesinin orjinal adı “ The Westward Migration of Hanafi Scholars from Central Asia in the 11th to 13th Centuries" olup ilk defa defa burada yayımlanmaktadır. (Bkz. : Ek:1) Ayrıca bu makalenin aslı, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi'nde de yayınlanacaktır. Bugüne kadar doğuda ve batıda çeşitli dillerde yayımlanan konuyla ilgili makaleler ve eserlerle ilgili daha önce bazı bibliyografya denemeleri yapıldı ancak bunlar bütün edebiyatı vermesi açısından yetersizdir. Bu sebeple, "Ebû Mansûr el-Mâturîdî ve Mâturîdî Kültür Çevresi İle İlgili Bibliyografya” adıyla tarafımızdan hazırlanan bir bibliyografyayla bundan sonra yapılacak araştırmalara yeni bir başlangıç oluşturmak istedik. Özellikle İstanbul kütüphanelerinde Hanefî-Mâturîdî kültür havzasıyla ilgili binlerce eser araştırılmayı ve gün ışığına çıkarılmayı beklemekte olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Biz bu Bibliyografya’da sadece Kelamî boyutuyla ilgili olanları tespite çalıştık. Bibliyografya’nın özgün olan taflarından birisi Mısır Dâru’l-Kütüb el-Mısriyye’de kayıtlı bir Mecmûa’da, Şâfiî alim İbn Ebî’ş-Şerîf Ebû’l-Meâlî Kemâlüddîn Muhammed b. Muhammed b. Ali el-Makdîsî ( 906/1500)’nin Şerhu’l-Müsâyere’sinin sonunda zikredilen Hanefî-Mâturîdî kimliğini oluşturan Usûlu'd-Dîn konusunda yazılmış eserler listesine yer verilmesidir. İbn Ebî’ş-Şerîf'in eserinin sonunda bir kısmı günümüze kadar yazma olarak ulaşmış veya neşredilmiş, bir kısmının sadece adları kaynaklarda kaydedilmiş olmakla birlikte maalesef günümüze kadar ulaşmamış, bir kısmı de ne kaynaklarda zikredilmiş ne de yazmaları günümüze kadar ulaşmış Hanefî-Mâturîdî mezhebinin Usûlu’d-Dîn’e ait eserlerinin bir listesi verilmektedir. Bu eserlerin yazarları, tam isimleri ve yazmaları tespit edilerek makalenin başında liste halinde verilmiştir. İkinci bir husus, Bibliyografya’da Hüseyin Atay’ın 1957-58 yıllarında İstanbul Kütüphanelerin'de Kelâmî eserler üzerinde yaptığı araştırmalar sonucu oluşturduğu listenin kullanılmış olmasıdır. Bu listede yer alan Mâturîdî Kelâm Edebiyatı'na ait yazmalar da, çalışmamızda kullanılmıştır. Araştırmalarımız ve taramalamız sırasında Brockelmann ve Sezgin’in eserlerinde yer almayan çok kıymetli yazmalara ulaştık. Aslında başlangıçta bu yazmalardan son derece önemli gördüğümüz tahkik etmeyi düşündüğümüz Saffâr el-Buhârî’nin Telhîsu’l-Edillesi üzerine bir makale yazmayı planlamıştık, ancak bu eserin Ulrich Rudolph tarafından neşredilmek üzere olduğunu öğrenince, bundan vazgeçerek eserin yayınlanmasından sonraya bıraktık. Her üç bölümde yer verdiğimiz makalelerle ilgili olarak önemi bakımından belirtmeden geçemeyeceğim bir nokta da bunların tamamının, ya bu konuda doktora tezi hazırlamış veya doktora sonrası çalışma yapmış yada müstakil eserler kaleme almış uzman kişiler tarafından yazılmış olmasıdır. En sonunda W. Madelung'un ilk defa bu kitapta yayınlanacak olan makalesinin İngilizce metni EK: 1 olarak konulmuştur.
Son olarak, “Mâturîdî” kelimesinin yazılması konusunda bir standart yazım biçimine gidebilmek için farklı yazım şekillerini inceledikten sonra Mâturîdî olarak yazımını tercih ettik. Ancak makalelerine yer verdiğimiz müelliflerin, redaksiyon sırasında bu konudaki tercihlerine dokunmadık.
Bu çalışmanın Türkiye'de Mâturîdî ve Mâturîdilik konusundaki bilgi boşluğunu dolduracağına, yapılacak yeni araştırmalar için bir başlangıç oluşturacağına inanıyorum. Bu çalışmaya makeleleriyle katkıda bulunan veya daha önce yayınladıkları makalelerinin kitabımızda yer almasına izin veren değerli araştırmacılardan Wilferd Madelung, Ulrich Rudolp, W. Montgomery Watt, Joseph Givony, Keith Lewinstein, Ashirbek Muminov, Anke von Kuegelgen, Hüseyin Atay, Bekir Topaloğlu, Mustafa Sait Yazıcıoğlu, Şükrü Özen, Talip Özdeş, Şevasil Ziyadov ve Hanefi Özcan 'a teşekkürü bir borç bilirim. Ayrıca yabancı dilde yazılan makaleleri Türkçe'ye çeviren kıymetli meslektaşlarımdan Ali Dere, İbrahim Hakkı İnal, Muzaffer Tan, N.Kemal Karabiber ve Yulduz Musahanov'a da müteşekkirim. Onların yardım ve katkıları olmasaydı böyle bir çalışma, kesinlikle ortaya çıkmazdı. Ayrıca çalışmalarım esnasında yardımını esergemiyen, teşvikleriyle beni cesaretlendiren hocam Hasan Onat'a ve bu çalışmamın çeşitli aşamalarında katkıda bulunan Mustafa Sinanoğlu, Ahmet Ak, Kıyasettin Koçoğlu, Mehmet Kalaycı, Zaylabidin Acımamatov ve emeği geçen bütün dostlarıma teşekkür ediyorum. Ankara 2003 Prof.Dr. Sönmez KUTLU
Joseph Givony
Wilferd Madelung
Keith Lewinstein
Sönmez Kutlu
W. Montgomery Watt
Mustafa Sait Yazıcıoğlu
Hüseyin Atay
Bekir Topaloğlu
Şükrü Özen
Talip Özdeş
Ashirbek Muminov ve Anke von Kuegelgen
Şevasil Ziyadov
Hanifi Özcan
Rudolph von Ulrich
Wilferd Madelung
Wilferd Madelung
Sönmez Kutlu
Wilferd Madelung