Anayasa ve Din Kültürü 1(NTV)
NTV 'nin Yakın Takip Programında Yeni Anayasa Taslağı ve Din Kültürü Dersi Tartışması
20.09.2007 tarihinde 15.15'de NTV'nin Yakın Takip programında Prof. Dr. Halis Ayhan, Neyyire Berktay ve Prof.Dr. Sönmez Kutlu katıldığı "Yeni Anayasa Taslağı ve Din Kültürü" ile ilgili bir tartışma yapıldı. Canlı yayın olarak gerçekleştirilen bu tartışmanın metnini okuyabilirsiniz.
20.09.2007 TARİHİNDE OĞUZ HAKSEVER’İN YÖNETTEĞİ “YAKIN TAKİP” PROGRAMINDA ANAYASA VE DİN KÜLTÜRÜ DERSİ İLE İLGİLİ CANLI YAYIN TARTIŞMASI
Konu: Din Öğretimi
Konuklar: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İlköğretim Din Kültürü Ve Ahlâk Bilgisi Öğretmenliği Bölüm Başkanı Profesör Doktor Halis Ayhan, Eğitim Reformu Girişimi Koordinatörü Neyyir Berktay ve Ankara Üniversite İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Profesör Doktor Sönmez Kutlu
Oğuz Haksever: Hem hassas, dolayısıyla hem gerilim oluşturmaya aday, hem karmaşık ve hem de zor bir konu. Türkiye'nin tam üyeliğini hedeflediği ve uymaya çalıştığı Avrupa Birliği'nde de kafalar karışık. Uygulamalar farklı, bir netlik sağlanmış değil. Şimdi bu durum yeni anayasa taslağının din ve inanç özgürlüğü ile ilgili bölümünde verilen alternatiflerle daha da soru işaretleri oluşturacak niteliklere bürünüyor. Din eğitimi. Konunun insan hakları boyutu var. Bu konuda yaygın yaklaşım insanların dinlerini öğrenme hakkının kabul edilmesi devletin de buna saygı göstermesi hatta kimi bakış açısıyla yine devletin gereğini yerine getirmesi şeklinde. Devletin rolü tartışmalı işin içinde devlet kuruluşları, özel kuruluşlar bulunuyor. Ama olayın bir de laiklik boyutu var ve yığınla soru. Yeni anayasa taslağındaki alternatiflerden birini kabul edilmesi halinde ve sonuçta veliler çocuklarına dinlerinin öğretilmesini talep ederse Türkiye gibi İslam’da çeşitli mezhepleri ve İslam dışındaki diğer bazı dinleri barındıran bir ülkede bu taleplerin karşılanması fiziki olarak mümkün olabilecek mi? Bir de temel bir soru var. Din dersi zorunlu olmalı mı olmamalı mı? İyi günler. Bu karmaşık, hassas ve zor konuyu Yakın Plan’a almaya çalışacağız. Önce din eğitimi meselesini yeniden hararetle gündeme getiren yeni anayasa taslağındaki alternatif önerileri verelim.-Yeni anayasa taslağı madde 24 1.nci alternatif: Devlet, eğitim ve öğretim alanındaki görevlerini yerine getirirken, eğitim ve öğretimin ana ve babanın dinî ve felsefî inançlarına göre yapılmasını isteme hakkına riayet eder. Din eğitim ve öğretimi, kişinin kendisinin, küçüklerin ise kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır. Devlet bu taleplerin gereğini yerine getirmekle yükümlüdür. -Yeni anayasa taslağı madde 24, 2.nci alternatif: Devlet, eğitim ve öğretim alanındaki görevlerini yerine getirirken, eğitim ve öğretimin ana ve babanın dinî ve felsefî inançlarına göre yapılmasını isteme hakkına riayet eder. Din kültürü ve ahlâk öğretimi, ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bu dersten muafiyet, kişinin kendisinin, küçüklerin ise kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır.
Oğuz Haksever: Konuklarımıza geçmeden önce bu alternatiflerin referans kaynağını aktaralım size oda Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin 2.nci maddesinde eğitim hakkı başlıklı bölüm. Şöyle deniyor; hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz, devlet eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde ana ve babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama haklarına saygı gösterir. Burada saygı gösterir deniyor alternatiflerde de riayet eder biçiminde bir ifade var. Durum bu konuklarımıza geçeceğiz. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İlköğretim Din Kültürü Ve Ahlâk Bilgisi Öğretmenliği Bölüm Başkanı Ve Yök Üyesi Profesör Doktor Halis Ayhan ve Eğitim Reformu Girişimi Koordinatörü Neyyir Berktay İstanbul’da konuğumuz. Ankara’daysa Ankara Üniversite İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Profesör Doktor Sönmez Kutlu bizimle birlikte olacak. Hemen belirtelim Profesör Kutlu milli eğitim bakanlığı din eğitimi programında yenilik çalışmalarına katılan isimlerden. Herkese hoşgeldiniz diyoruz ve sayın Halis Ayhan’la başlayalım. Önce bir genel çerçeve dünyadaki genel durum nedir kafalar karışık demiştim yanılıyor muyum acaba?
Halis Ayhan: efendim aslında kafaların karışık olmasını gerektiren bir konu yok. Bütün dünyada nelerin yapıldığını nasıl yapıldığını herkes biliyor. Bunun için uzman olmaya da ihtiyaç yok. Ülkemize gelince konumuza doğrudan gelmek isterim izin verirseniz. 24’ten 1924’ten günümüze kadar din öğretiminde gerçekten ülkemizde çok doğru, ciddi, kalıcı bir birikim oluşmuştur. Pek çok tecrübe yaşanmıştır. Bu deneyimi birlikte dikkate alırsak 1924’ten 82’ye gelinceye kadar bütün bu tecrübeler yani kısaca başlıklarını vereyim. Din dersi o zamanki adıyla din dersi program içine alınmıştır program dışı isteğe bağlı uygulanmıştır. Önce ilköğretimde başlamıştır sonra ortaokullar o zamanki adıyla bugünkü adıyla ilköğretim ikinci kademesinde uygulamaya konulmuştur. 67’den itibaren liselere konulmuştur. İsteğe bağlı program dışı son yıllarda program içi 82’den önce bahsediyorum. 82’ye gelindiğinde 1980’den 82’ye kadar bu konu bütün boyutlarıyla Türkiye’mizde tartışılmıştır. 25 yıl geçmiş aradan bir daha yeni anayasa hazırlığı ortamında tekrar. Bazen bilimsel tartışmalar yapılıyor bunu teşekkürle taktirle karşılamalıyız bunlardan yararlanmalıdır. Bazen de konu kavram kargaşası içinde tartışılıyor. Şöyle ki ülkemizde din eğitimi diye bir ders yok verilmiyor. Böyle bir ders hiç bir dönemde uygulanmamıştır ilk orta ve yükseköğretimde din eğitimi diye bir ders yok. Din öğretimi eğitim nedir öğretim nedir bunları açalım mı? Hayır bilimsel olarak eğitim psikolojisinde eğitim sosyolojisinde bunlar gayet açıktır.
Oğuz Haksever: Peki bayın eğiti,mi dendiği zaman bir kişinin işte diyelim ki İslam dini eğitimi yani bir çocuk Müslüman velisi eğitimini istiyor o zaman bunu dualar, namaz vesaire kapsar öyle değil mi?
Halis Ayhan: Açalım bir kaç cümleyi açalım madem ifade ettiğiniz gibi. Dim eğitimi dersek dualar, namaz nasıl kılınır ve namazı kıl denilir uygulamada istenir. Eğitimde şu vardır biz eğitim bilimi akademisyenleri çok iyi bilir ki eğitimde içselleştirmek benimsetmek, öğretilen bilgiyi çocuğa kazandırmak, davranış olarak yansıtmasını istemek, tutum ve davranışına öğrendiklerini içselleştirerek, benimseyerek yansıtmak, dıştan istekli değil kendi içsel kararıyla çocuğun bunu yerine getirmesini beklemek eğitimdir. Öğretim ise uygulama sistem eksizi. Hatta bilgi verilirken bugünkünün doğruluğu yanlışlığı konusunda çocuğa yükleme yapılmaksızın söz gelimi Müslüman bir çocuğa İslam hakkında öğretim yapabilirsiniz. Bir Hıristiyan çocuğa ki batılılarda bu var öyle eğitim yapıyorlar ki bazen bizleri bile şaşırtan akademisyenler görüyoruz İslam dini hakkında bilgiler veriyor bu bilgi vermektir buna öğretim diyoruz.
Oğuz Haksever: Biz bile yayında spotu koyarken düşündük önce öğretim dedik fakat biraz daha dersimize çalışırken eğitim diye düşünenlere daha fazla rastladık.
Halis Ayhan: Şimdi din eğitimi diye bir kavram yok Türkiye’de uygulamada yok istisnai imam hatip liseleri denilebilir ama ayrı bir meslek lisesi. Ama ilk öğretimde, ortaöğretimde din eğitimi yok 82’deki olayda her halde bira sonra ayrıntılı gireceğiz din kültürü ve genel ahlak öğretimi. Adı bu dersimizin.Oğuz Haksever: Peki anladım. Ankara’daki konuğumuza dönelim artık konuya direk girelim tarsı daha doğrusu yeni anayasa taslağındaki alternatif maddeler hakkında yayın sırasında bunlar ekrana gelir siz bahsederken sayın Kutlu. Ne dersiniz sizin bu alternatifler hakkındaki görüşünüzü alalım. Bir kere öncelikle burada bir karışıklık olmayacak mı ne dersiniz?
Sönmez Kutlu: Bende izleyicileri saygıyla selamlıyorum. Sunulan iki taslakta din eğitimi ve din öğretimi birlikte ifade edildiği için bir karmaşa yaşanacaktır. Birinci alternatifte bu tamamen seçmeli hale getirildiğinde zaten kimin bu seçmeliyi kin okutacak ve daha sonra kim istediği dersi seçtiğinde nerede okutabilecektir buda ayrı bir tartışmayı gündeme getiriyor. Burada bizim yıllardır birikimimizin bir sonucu olarak ortaya konulan din öğretimi. Az önce sayın hocamızın da belirtmiş olduğu gibi din öğretiminin zorunlu olarak bir öğretim olarak devam etmesi ikinci seçenekte belirtiliyor ancak burada da bir sorun var ikinci seçenekte din öğretimi zorunlu kılındığı taktirde muaf olanların gidebileceği bir adres yok. Yine bir mağduriyet ve din eğitimi talebinde bulunanlar için bir sorun yaşanabilir. Bu bakımdan iki alternatifte de Türkiye’nin gerek toplumsal yapısı itibariyle, gerekse mevcut genilen tecrübe seviyesi itibariyle yeniden sıfırdan alıyor gibi bir durumlar karşı karşıya kalacağız. Bunun çok iyi formüle edilmesi gerekiyor. Özelliklede belirtmek istediğim din öğretimiyle din eğitiminin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği ve zaten daha önceki anayasamızın 24.ncü maddesinde din öğretimi olarak okullarda işlevsel hale getirilmişti. İkinci kısmında ailelerin isteğine bağlı olarak din eğitimi konusu şu ana kadar henüz yürürlülüğe konmuş değildi belki bu yüzden bir açılım getirmek suretiyle ailelerin bu konuda dini eğitim almak isteyen ailelerin veya kendi dini inançları doğrultusunda eğitim almak isteyen ailelere bir alternatif sunmak yönünde bir seçenek tanınabilir. O zaman mağduriyetler ortadan kalkabilir daha yani herkesin memnun olabileceği ama bunu yaparken mutlaka din öğretimi zorunlu olur. Olmasına ilaveten yapmak gerektiğini söylüyorum ve ikinci kademede ancak seçmeli olarak böyle bir isteğe bağlı ailelerin isteğine bağlı olarak bir seçenek tanınabileceği ama bunun din öğretiminin yanı sıra okullarda mı yoksa örgün yada yaygın eğitimde nerede olacağı konusu ayrıca tartışılması gereken bir konudur. Herhalde daha fazla bunlar üzerinde durabiliriz.
Oğuz Haksever: Doğru bir konu var merak ediyorduk ki programa girerken de belirtmiştik. Türkiye’de İslam da çeşitli mezhepler var epey var. Onun dışında başka dinlerde var şimdi bunlar talep ettikleri taktirde fiziki olarak mümkün mü Türkiye’nin olanaklarına buna yeterli mi kim verecek o dersleri?
Sönmez Kutlu: Evet asıl sorunu burada sanırım yaşayacağız. Bir defa şunu çok iyi değerlendirmek lazım. Türkiye’de şu ana kadar okutulan bir mezhebi eğitim değil. Veya dini bir eğitimde değil. Yani din kültürü ve ahlak bilgisi dersi olarak okutulan içeriği kastediyorum. Ve dolayısıyla Türkiye’de bir çok mezhebe mensup olanlar yani öyle çokta mezhep bizde din ayrılığı olarak kabul edilemez Hıristiyanlıktaki mezhepler gibi. Bizde ortak kök değerlerimiz vardır bunları Sünni’siyle, Alevi’siyle bütün inanç grupları kabul etmektedir. Bunlar okullarda verilmektedir ve bütün mezhep mensupları yada dini anlayış mensupları kendini bu derste bulabilecek şekilde organize edilmiştir müfredat belirlenmiştir. Dolayısıyla burada yapılacak olan şey eğer bu programda sınırları zorlayan ve mezhebi bir eğitime yönelik çağrışımlar söz konusuysa bunlar uygulamaya yönelik bazı bölümlerde olabilir. Bunlar Sünnilik eğer söz konusuysa ki bu son yapılan değişikliklerde bunlar kaldırıldı. Son derece bir mezhepler üstü bir yaklaşımla program yeniden yapılandırıldı. Bunlar kaldırılmak suretiyle daha da mezhepler üstü ve bütün dini inanç sahiplerinin kendini bulabileceği İslam’ın ortak kök değerlerinin verildiği ders haline getirilebilir. Zaten bu yeni program anlayışında ortaya koyduğumuz asıl ilkemiz buydu. Ve mezhepler üstü din öğretimine yönelik müfredat çalışması yapıldı. Buna göre de çok önemli gelişmeler çok önemli değişiklikler yapıldı ve yeni yeni konular konuldu onu biraz sonra ele alabiliriz.
Oğuz Haksever: Evet gelelim o konuya ama o konuyu gündeme getirdiğini için sayın Neyyir Berktay’a dönerken onu sormak lazım. Çünkü çalışmanızda sizi eğitim reformu girişlimi çalışmasında dikkatimizi çekti bir bildiri okudu. Orada söylenen eskidendi herhalde ama acaba hala var mı? Özel amaçlar arasında Türkiye’deki uygulamayı kastediyorum. İşte 4.ncü sınıfta bütün duaları yani gereken duaları ezberlemek 6.ncı sınıfta namaz kılar hale gelmek. Böyle bir durum var mıydı hala geçerli mi ne dersiniz?
Neyyir Berktay: Şimdi 2004 ve 2005 yılları arasında sözünü ettiğiniz çalışmayı yaptık. Bu çalışmayı izninizle kısaca özetlemek istiyorum. Çünkü bunun bugün yapılması gerekenlere ışık tutabileceğini düşünüyorum. İki ayağı olan bir çalışmaydı. Birincisi hem ülkemizde hem başka ülkelerdeki uygulamayı inceleyen. Sizinde başta belirttiğiniz farklı ülkelerin farklı alanlarda farklı tipte uygulamaları var. Bunları irdeleyen ve Türkiye’nin imzacısı olduğu ve çeşitli uluslararası sözleşmelerle uygunluğu inceleyen bir çalışmaydı. Daha sonra bu temele eğitim reformu girişiminin aracılığıyla konunun çeşitli paydaşları bir araya geldi ve yaklaşık bir buçuk yıldır değil mi Halis hocam ....
Oğuz Haksever: Halis beyde herhalde ....
Neyyir Berktay: Halis beyin bir bölümüne katıldığı, Hrant Dink’in katıldığı İstanbul müftüsünün katıldığı, sayın Profesör Türkan Saylan’ın katıldığı aklıma gelen ilk bir kaç ismi sayıyorum. Katıldığı bir görüş alış verişi, değerlendirme ve fikir olgunlaştırma toplantıları....
Oğuz Haksever: Sadede gelirsek.
Neyyir Berktay: Bunları şunun için önemli görüyorum sadece uzman görüşü yeterli değildir böyle konularda. Konunun paydaşlarının oydaşmasını onların konsorsiyumunu onların rızasını sağlamak çok önemlidir. Bugün tartışma bağlamında bununda çok önemli olduğunu düşünüyorum. Şimdi sayın hocamın söylediğinin gerçekleşmiş olduğunu bütün kalbimle umuyorum. Yani bizim zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi derlerimizin gerçekten artık bütün dinlere ve bütün mezheplere ve bütün inançlara ve inançsızlıklara eşit mesafede duran ve bunlara sadece bilimsel bir bakışla Halis hocamın tanımıyla öğretmeye dönük tanıtmaya dönük bir şekilde ele alan bir müfredat değişikliğinin olmuş olduğunu umuyorum. 2004’te böyle değildi sizinde sözünü ettiğiniz gibi. Şimdi 2005 ortaöğretim din kültürü ve ahlak bilgisi dersi müfredatında köklü bir değişikliğe gidildi. Ve eğitim reformu girişiminin talebiyle Profesör Recep Kaymakcan bu müfredatı inceledi. Onunda sonuçları açıklandı ve yayınlandı. Ciddi bir ilerleme var bu konuda. Fakat daha alınacak çok yol var. Hem Aleviliğin nasıl yansıtıldığı konusunda hem Ankara’dan hocamın söylediğine katılmıyorum ben din kültürü ve ahlak bilgisi derslerine ve onun deyimiyle İslam’ın kök değerlerinin damgasını vurması gerektiğini düşünmüyorum. İslam’ın kök değerleri dahil Hıristiyanlık dahil, Budizm dahil, agnostisizm dahil bütün bunlara eşit mesafede duran bir müfredatın gerçekleşmiş olduğunu umuyorum.
Oğuz Haksever: Sayın Berktay’ın umudunun gerçekleştiğini söyleyebilir misiniz? Yani o eski 2004’e kadarki uygulama sayın Berktay’a göre.
Halis Ayhan: Şunu söyleyerek sorunuza cevap vermeye çalışmayım. Gerçekten bakanlık son yıllarda çok ciddi bir program geliştirmek için uğraş veriyor. Uzman görüşü alıyor, Talim Terbiyede ciddi çalışmalar yapılıyor, paydaşların Neyyir hanımın ifadesiyle istekleri beklentileri dikkate alınıyor. Yalnız dünyada en zor şey özellikle sosyal bilimlerde, özellikle din kültürü ve ahlak öğretimi konularında program geliştirmek en zor işlerden biri. Bütün öğretim programları Fizik, kimya, biyoloji programı geliştirmek gibi değil olay. Tarih programını geliştirmekte böyle zorluk taşır. Onu belirttikten sonra şunu söylemek isterim. Gerçekten bu konular olumlu anlamda tartışılmalıdır. Olumsuz tartışmaların mecrasından ortamından çıkarılmalıdır. Bir daha ifade etmek isterim ki ülkemizde yapılan şey din kültürüdür din öğretimi de değildir. Din öğretimi biraz daha farklı batıda üç kavram vardır. Din öğretmek hiç tartışılmıyor bu, dini öğretmek herhangi bir dini öğretmek Hıristiyanlığı, Museviliği, İslam’ı öğretmek. Üç dindar öğretmek tartışılıyor ülkemizde ise iki kavram var.
Oğuz Haksever: Hatta din hakkında eğitim ya da din hakkında öğretim.
Halis Ayhan: Ülkemizde ise din kültürü ahlak bilgisi öğretimi var ama isteğe bağlı din eğitimi-öğretimi arasındaki ifadeyi kullanıyorum uygulamaya konulamadığı için ifade edildiği gibi 4.ncü 5.nci sınıfta sizin konuşmanın başında ifade ettiğiniz gibi çok küçük ölçüde bir ara hesaplatmıştım ben yüzde 12 ölçüsünde gene din eğitimi değil dua ezberletmek, namaz sureleri ezberletmek gibi yüzde 10 ölçüsünde 4 v4 5.nci sınıftaki programa istek olduğu için konulmuştur. Bunun adı da din eğitimi değildir. Şimdi gelelim bu açılımda yapılabilir.Oğuz Haksever: Şu şeyde durmak istiyorum bu taslak ne olacak bunun içinden çıkabilir mi Türkiye?Halis Ayhan: Ben ona dikkat ettim o uluslararası sözleşmede aynen yansıtılmasıdır. Aslında bizim anayasamız kendi milli ihtiyaçlara daha uygundur şu anda mevcut anayasada ki ifade daha uygundur. Anayasada üç ilke vardır. O uluslararası sözleşmeye ülkemizin bir çekincesi vardır. Diyor ki orada ben bunu Devlet olarak yaparım. O açılımda tamamen serbesttir. Ya devlet yapar herhangi bir özel alanda da yapılabilir gibidir batıdaki uygulamaları biliyoruz. Ülkemiz diyor ki ben bunu okullarımda yaparım. Milli eğitim bakanlığının daha genel ifadeyle devletin gözetimi ve denetimi altında yaparım. Özel olarak herhangi bir kursta yapmaya izin vermemiş. Buradan şunu demek istiyorum; isteğe bağlı din eğitim ve öğretimi konulmadığı için din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin içerisine amacını aşan laik devletin amacını aşan, İslam dininin eğitim ve öğretim amacını da aşan bunu da istemediği ben iki kimliğimle burada konuşabilirim. Bir ilahiyat eğitimi aldım birde 70’den beri eğitim alanında akademik çalışmalar yapıyorum. Eğitim, psikoloji, sosyoloji ve benzeri konular. Bu iki akademik bilgimle altını çizerek söylüyorum ki İslam dini amacına uygun değildir. İstemeyen anne babaya ateisttir, deisttir veya herhangi bir mezhepten veya herhangi bir dindendir saygı duymak durumundayız. Çocuksa ana babanın isteğine uymak durumundayız, yetişkinse zaten kendi istediği doğrultusunda hür iradesiyle bakın birde şu vardır. İslam’ın temel özelliği şu akıl ve hürriyet. Aklını kullanacak her alanda kullanacak her alanda tam bağımsız hür olacak vicdan özgürlüğü hukukta ahlakta olduğundan İslam öğretisinde daha geniştir.
Oğuz Haksever: Dolayısıyla bu uygulanan...
Halis Ayhan: Bu çok zorlama olacak
Oğuz Haksever: Gerektiği halihazırdaki yeterli diyorsunuz ben o mesajı aldım. Ankara’ya dönelim sayın Kutlu peki zorunlu olması yönünde kanaat bildirdiniz birde şöyle bir soru soralım. Zorunlu olmazsa orada seçenek olmalı. Yani burada verildiği gibi isteğe bağlı değil de istememe biçiminin baskı unsuru yaratacağını düşünmüyor musunuz?
Sönmez Kutlu: Evet şimdi burada dersin isteğe bağlı yani zorunlu olmadığı taktirde seçmeli olduğunu düşünelim. O zaman dersi seçip seçmeme konusunda da psikolojik açıdan aileler veya öğrenciler bir sıkıntı yaşayacaktır. Seçmeli olması durumunda batılı ülkelerde uygulandığı şekilde birden fazla seçenek söz konusu olabilir. Örneğin eğer zorunlu olarak konulmuşta mezhepler üstü yada dinler üstü ise ders onu seçmek zorunda bırakılıyor. Ama eğer doktrin merkezli bir mezhebe bağlı bir din öğretimi veya eğitimi söz konusuysa bunu seçmediği taktirde kendi istese de istemese de başka seçmek zorunda olduğu bir ahlak dersi veya bir başka dinle ilgili bir ders konuluyor. Dolayısıyla seçmeli olduğu taktirde öğrencinin kendisini istediği şekilde seçebileceği bir maddeyi görmesi veya ailelerin ona göre kendini dersi ona göre seçmesi gerekiyor. Yalnız burada bir noktaya işaret etmek istiyorum yapılan programda sizin sorunuza cevap olarak ben daha önce dedim ki Türkiye’deki mezhebi ve tarikatlar, cemaatler bütün dini oluşumlar esas alınarak İslam’ın kök değerleri öne çıkarılmaya başlandı. Ama bu demek değil ki bütün derste İslam’ın kök değerleri doğru bir şekilde verildikten sonra bir propaganda yapar gibi insanların ....
Oğuz Haksever: Mezhepler söz konusu olduğunda İslami kökler esastır sorun olmaz diyorsunuz.
Sönmez Kutlu: Ama burada mezhepler üstü dinler açılımlı şekilde bit formül koyduk ve bu şu anlama geliyor; kişiler öğrenciler içinde yaşadığı toplumu da insanları toplumsal grupları tanımak için ön ce kendi kültürünü ve kendi dini değerlerini inansa da inanmasa da toplumun dini değerlerini öğrenmek zorunda. birlikte yaşamanın şartıdır bu. Ama onun dışında artık global bir dünyada yaşıyoruz ve dinler her yerde kendini takdim ediyorlar ve o dinler hakkında doğru bilgilendirmekte esastır. Bunun içinde dinler açılımlı prensibini koyarak ülkemizin din öğretiminde diğer dinleri de öğretmeye çalışıyoruz. Yani Hıristiyanlıkla ilgili diğer dinlerle büyük dünya dinleriyle ilgili çok sayıda bilgi verilmekte. Fakat bunları yaparken İslam hakkında özellikle bilgi verirken biz okullarda dindar yetiştirmek için eğitim yapmıyoruz , bir program yapmıyoruz. Dindarlık seçeneği kişinin kendine aittir. İsterse bu öğrendiği doğru bilgilerden hareket ederek kendisini dindar bir insan olarak kendi tercihiyle şekillendirebilir. Biz onun bu eğilimine hiç bir şey söylemeyiz. Ama önemli olan hiç bir dini ya da mezhebi methetmeksizin mevcut olan bilimsel verilere göre ve her mezhebi kendi metinleri üzerinden doğru bir şekilde öğrencilere öğretebilmektir.
Oğuz Haksever: Sayın Kutlu, sayın Kutlu şöyle soralım bir gözleminiz vardır belki kendinize göre, size göre ve söylediğinize göre çağdaş bir din kültürü dersi programı ortaya koymuşsunuz. Yeterinde uygulanıyor mu efendim?
Sönmez Kutlu: Evet bu programın tabi çok ne kadar mükemmel program yaparsanız yapın programlar sürekli değişime açıktır bunu bilelim yani gelişmeye açıktır. Ama asıl sorun sizinde gündeme getirdiğiniz bir defa uygulama boyutu, kitaplar boyutu, öğretmen boyutu bunlar çok özenle tartışılması üzerinde durulması gereken hususlar. Yani biz hiçbir zaman öğretmen ne öğrencilere belli bir telkinatta bulunmayı ön görmüyoruz programda. Ama böyle yapanlar varsa bu milli eğitim bakanlığının kendi yönetmelikleri içerisinde halledebileceği problemdir. Fakat bu tür şeyleri zaman zaman basına yansıdığını biliyoruz ve buradan haberdarız. Ama biz bunu da yaparken özellikle şunu da ifade etmek istiyorum. Toplumsal ihtiyaçlar konusunda analizler yaptırdık ve gerek Alevilik gerek Bektaşilik gerekse Sünni diğer grupların din öğretiminde görmek istediği hususları almak istedik. Fakat gelen taleplerin büyük bir kısmı din öğretimi yönünde değil din eğitimi yönündeydi. Bu din eğitimi yönündeki taleplerin din öğretimine yansıtılması tabiki mümkün değildi. Ancak bir örnek vermek istiyorum.
Oğuz Haksever: Bir cümleyle alayım çünkü sayın Berktay’a da söz vereceğiz ek süre aldık.
Sönmez Kutlu: Ancak uygulamaya yönelik örneğin dualar veya sureler var bunlar daha önce namaz sureleri gibi algılanıyordu bu çok yanlış. Bugün gerek Alevi, Bektaşiler cem yaparken gerek diğer dini gruplar sureleri kendi cemlerinde veya ibadetlerinde okuyorlar. Dolayısıyla bunu zaten zorunlu ezberletme yönünde değil tercihe bağlı olarak kişileri zorlamadan verilmesi gereken anlamlarıyla birlikte verilmesini öngörüyoruz. Bir ezberleme veya telkinat söz konusu değildir burada.
Oğuz Haksever: Anladım o da bilgiye giriyor diyorsunuz. Çok teşekkür ediyoruz sayın Kutlu gerçekten aydınlatıcı bir yayın oldu kanaatindeyiz. Son söz sayın Berktay’ın. Sayın Berktay size göre sizin girişimin ortaya çıkardığı veriye göre nasıl olmalı din öğretimi, din eğitimi, din ve ahlak kültürü? Çağdaş anlayışa göre.
Neyyir Berktay: Şimdi hele hocamın yanında eğitimi meslek edinmiş kişilerin yanında mümkün olduğu kadar sokaktaki insan olarak konuşmaya ....
Oğuz Haksever: Ama bir sonuçlara varmışsınız ciddi çalışmalarla.
Neyyir Berktay: Fakat hocam gibi dediğim gibi Türkan hanım gibi diğer bütün paydaşların bir ortak emeği. Burada bir iki temel husus var. Bir tanesi hep Halis beyinde başından itibaren dikkat çektiği din kültürü ve ahlak bilgisi eğitimiyle din eğitiminin birbirinden farklı telakki edilmesi. Bu ikisi de birer ihtiyaç fakat bunlar birbirinden tefrikinde sınırsız yarar olan ihtiyaçlar. Bir tanesi kişinin kendini, kendi toplumunda var olan veya dünyada bütün dünyada var olan çeşitli inanç sistemlerini tanıması değerler eğitiminin bir parçası olması, o toplumların kültürünün, sanatının, felsefesinin, edebiyatının bir bütün olarak tanıması. Bunun çok açık bir bireysel eğitim toplumsal eğitimin bir parçası olduğunu düşünüyor. Demin hocam aşağıda konuşurken verdi örneği. Bir caminin tanınması bir kilisenin tanınması aynı zamanda bir mimari yapıt o. Mikalenjelo’nun eserleri Hıristiyan dininden tamamen kopuk bi,r şekilde ele alınamaz. Böyle bir din kültürü ve ahlak bilgisi dersi algılıyorum ben. Diğeriyse gerçekten her birinin mensubu insanların kendi çocuklarına vermek istedikleri o dinin temel akidelerinin ve pratiklerinin çocuğa aktarılması eğitilmesi. Bu alanın ise seçmelide değil isteğe bağlı olması gerektiğini düşünüyoruz. Seçmeliden farkı üzerinde durmak istiyoruz izlinizle.
Oğuz Haksever: Bir cümle alayım.
Neyyir Berktay: Hocamın da söylediği gibi o dersi seçersiniz ya da seçmezsiniz bu toplumlarda çok ciddi sorunlara çocuklar açısından çok ciddi sorunlara yol açabilir. İsteğe bağlı ise bunu okulun müfredatının dışına çekersiniz çocuklarının böyle bir eğitim almasını isteyen veliler bir araya gelir ve buna okul bünyesinde elbette yine devletin asgari bir gözetim ve denetimin bir çözüm bulunur. Biz bunu öneriyoruz.
Oğuz Haksever: Onlara sayı bile verilmiş 10 galiba bazı uygulamalar var. Efendim çok derin bir konu aslında daha da konuşulacak şey vardı ama süremiz bitti hatta aştık bile. Din öğretimi meselesini tartışma bile var bu konuda ama din öğretimi meselesini çeşitli boyutlarıyla Yakın Plan’a aldık. Programdan çıkan sonuç konuklarımızın dedikleri ışığında zorunlu olabilir ama bütün dinlere eşit mesafede kalmak şartıyla hatta uluslararası yaklaşımla dinler arası hoşgörüyü arttırma anlayışının pekiştirilmesi yaklaşımıyla. Yeni bir programda görüşmek üzere efendim.
Yorumlar -
Yorum Yaz